şey okumuştum küçükken.
7 yıldan uzun süren dostluklar kalıcıdır.
ben Tuba'yı tanıdığımda ilkokul 2.sınıfa gidiyordum. özel okuldan devlet okuluna geçecektim. sınıfla ilk görüşmeye gittiğimizde annemin eteğinin arkasına saklanmışım. ben hatırlamıyorum da arkadaşların yalancısıyım.
o kadar korkmuşum yani, yine de o sene kardeşim gibi göreceğim Tuba'yla tanışmıştım işte. ilkokul 7.sınıfa akdar dosttan öteydik mesela, ondan başka konuştuğum ya da iletişime girdiğim tek tük kimse vardı.
ha bir kere arkadaş olduğumuz bir kız vardı. onun da adı öznur'du. sonra bi' grup ödevi yaparken saçma bi' sinirle sınıftan çıktığımda şans eseri sınıf penceresinin olduğu yere gitmiş bulundum bahçede. bir süre arkamdan konuştuklarını dinledim sonra da bir daha yakın hissedemedim kimseyi ilkokulun sonuna kadar.
Tuba'yla da 7.sınıfta annemin sınıf hocasına dediği bir şey yüzünden ayrıldık. Annem hocaya demiş ki "Bu iki kız da çok sessiz hocam ayırın başkalarıyla da oturtun da azıcık sosyalleşsin." Tamamen iyi niyetinden söylemişti oysa.
Keşke diyorum bunu önceden söyleseymiş çünkü kişiliğimi de yönlendirdi o zamanki hal ve hareketlerim. bunu Tuba'ya anlattım ama onu sevmediğimi ve arkdaşalığımızı bitirmek istediğimi falan zannetti. Hiç unutmam bunu anlattığımda çarşamba günü son ders olduğu için klüplere gitmiştik. hep aynı okul klübüne gider, aynı grupta olur, aynı sırada otururduk bu arada.
sonra bir anda ne anlattığımı dinlemeden kalktı ve öznur denen kızın yanına oturdu. o zamanlar çok koymuştu, şimdi sadece o kadar küçük şeylere kırılacak kadar hassas kalplere sahip olmamız beni güldürüyor. kafamı sıraya gömüp hıçkırdığımı unutmuyorum. ne bileyim ben babamın telefon numarasını bile ezberleyemedim bir türlü ama bunu unutmadım.
sonra 3 ay falan evde sürekli ağladığımı ve durmadan her allah'ın günü okulda yanına gidip kolundan zorla çekiştirerek konuşmak istediğimi hatırlıyorum. bana benden nefret ediyormuş gibi bakıyordu. sonra derler ya hani fazla sevgi nefrete dönüşür diye. bende de öyle bir durum oldu. o oyunlara dahil olunca ben çıkıyordum, durmadan laf yarıştırıp kızıyor ve haksız laflar ediyordum.
bir gün şey de dedim "buna pişman olacaksın sen özür dileyeceksin benden" aman da aman
(bkz: çen bu lafları nereden öğrendin) şfçgbşdb
sonra gerçekten bir sonraki sınıfa geçince yanıma gelip "özür dilerim eskisi gibi olalım mı" dedi. bir süre kabul etmesem de sonradan tekrar beraber takılmaya başlamıştık ama asla o dostluğu yakalayamadık. zaten ikimizin de farklı arkadaşları vardı artık. yine de aynı liseye gideriz diye konuşup duruyorduk.
öyle de oldu aynı liseye gittik. ama hatırlamadığım sebepten ötürü yine soğuduk ve lise 1.sınıfın sonunda birbirimizden koptuk. unuttuğuma göre o zamanlar çok da koymamış. dostluğumuz 7 küsür sene sonra tekrar açılmayacak bir defter olarak kapandı.
çok özledim. sinirlensem bile kötüleyemedim. iyi bir insandı asla inkar edemem. ardından değişti zaten, eski tanıdığım insandan öyle çok koptu ki. gerçi insan kişiliği zamanla oturuyor işte demek ki zaman onu gerçek benliğine doğru evirmiş. artık burnunun ucundaki beni fondötenle kapatır olmuş. oysa en karakteristik özelliği o bendi. güzel bir ifade katardı yüzüne.
şimdi nerede olduğunu bile bilmiyorum. hangi bölümde okuyor hangi üniversitede. ortak arkadaşlarımızla hala iletişimdeyim. hatta arada görüntülü falan da arıyoruz ama Tuba bilerek ben olunca girmiyor konuşmaya.
hakkı var ben de 3 sene önce yapılan mezunlar toplantısına o var diye gitmemiştim. bu artık nefretten bir alışkanlığa dönmüş gibi. yine görsem yine başımı çeviririm görmezden gelirim ama o masum zamanları özlemekten de alamam kendimi.
bunu yazmak istedim çünkü hafızam bana bunu ne kadar hatırlatır bilmiyorum. bi kenarda dursun en azından.